Fast Money. Tüp Bebekle İlgili Merak Edilen Herşey Başarıyı Artıran 8 Yöntem Tüp bebek ilaçsız yapılabilir mi? Tüp bebek tedavisinde yumurtalıkları ilaçlarla uyarmadan olgun olmayan yumurtaları almak ve onları laboratuar şartlarında olgunlaştırarak kullanmak mümkündür. Bu uygulamaya In Vitro MatürasyonIVM adı verilir. Ancak bu teknikte dahi minimum da olsa bir miktar ilaç kullanılması gerekecektir. Bu teknik ile edilecek gebelik oranları daha düşüktür. İlaçsız tüp bebek yöntemi ne kadar başarı sağlar? Ne yazık ki klasik tüp bebek tedavileriniz başarısından çok daha düşüktür. Canlı doğum oranları %20 seviyesini geçmemektedir. Bu yöntem herkes için değil belirli bazı özellikleri olan az sayıdaki kişiler için uygun bir yöntemdir. Hastaya verilen ilacın dozu ne kadar yüksekse, o kadar mı fazla yumurta elde ediliyor? Evet. Ancak tedavide hedefiniz çok sayıda yumurta elde etmek değil ideal sayıda ve kalitede yumurta elde etmek olmalıdır. Bu nedenle kişiye gerektiğinden fazla ilaç vermek başarı değil zarar getirebilir. İlaç dozunu her kişi için farklı ve kendisine uygun şekilde belirlemelisiniz. Tüp bebek işlemini birden fazla deneyenlerde başarılı olmak için neler yapılmalı? Daha önce geçirmiş olduğu tedaviyi basmakalıp şekilde tekrarlamamak, tedavi öncesinde başarısızlığa yol açabilecek faktörleri baştan gözden geçirmek, fark yaratabilecek ek uygulamaları çift ile birlikte değerlendirmek ve önceki tedavilerin getirdiği tecrübeden de faydalanarak kendisine en uygun tedavi şeklini belirlemek gerekir. Tüp bebek girişimleri başarısız olan çiftlerde kan sulandırıcı ilaçlar faydalı mıdır? Bu senenin ocak ayında üreme sağlığı konusunda dünyada en fazla okuyucuya ve saygınlığa sahip Human Reproduction adlı dergide yayınlanan ve ilgi uyandıran çalışmamızda, tekrarlayan başarısızlığa sahip olan çiftler kan sulandırıcı ilaçların başarı şansına çok yüksek olmasa da olumlu yönde bir katkı sağladığını gördük. Bağışıklık sistemi tedavileri başarıyı artırır mı? Bu çok tartışmalı bir konudur. Tekrarlayan düşükleri olan çiftlerde faydalı olduğunun iddia edilmesi üzerine tüp bebek tedavi başarısızlıkları olan çiftlerde de fayda vereceği ümit edilmiştir. Ancak bu konuda gerçek bir olumlu etkiyi kanıtlayan güvenilir hiçbir bilimsel veri mevcut değildir. Embriyoların kalitesini yumurta mı, sperm hücresi mi daha çok etkiler? Her ikisi de etkiler ancak yumurtanın etkisi daha belirgindir. Yumurtanın kalitesini neler belirler? En önemli belirleyici faktör kadın yaşıdır. Bununla birlikte yumurtalık rezervi, yumurtalığa ait hastalıklar, yumurta gelişimi için ihtiyaç duyulan ilaç miktarı da kaliteyi etkilemektedir. Başarıyı artıran 8 yöntem 1 Yardımcı yuvalanma Yardımcı üreme tekniklerine başvuran çiftlerin yarısından fazlası embriyo gelişmesine rağmen gebelik olmamaktadır. Döllenme olmasına rağmen gebelik oluşmamasının kaynağı muhtemelen embriyonun rahime yerleşme safhasındadır. Embriyonun rahim içine yerleştirilmesini takiben değişik olaylar oluşmaktadır olarak embriyo bölünmeye ve büyümeye devam etmekte belli bir boya erişince kendisini çevreleyen zarı zona pellusid yırtarak endometrium olarak adlandırılan rahim içindeki dokunun derinliklerine yerleşerek büyümesine burada devam etmektedir. Gebeliğin oluşmamasının en önemli nedeni embriyonun bu zarı yırtarak dışarıya çıkamaması ve dolayısı ile rahim duvarına yerleşememesi olduğu kabul edilmektedir. Bu problemi çözmek için embriyoyu, çevreleyen bu zarda transfer işlemi öncesi kimyasal veya mekanik yöntemlerle küçük bir delik açılarak embriyonun bu zarı yırtması ve rahim duvarına yerleşmesi sağlanmakta Yapılan bilimsel çalışmalar bu yöntemle gebelik oranlarında hissedilir bir yükselme olduğunu göstermektedir. Bu teknik kısaca şu şekilde uygulanmaktadır ilk olarak embriyo mikroskobik bir tüp yardımı ile duvarından emilerek sabitleştirilmekte daha sonra yine mikroskobik bir iğne ile embriyo duvarından teğet geçilerek iki noktada delik açılmaktadır. Embriyo rahim içinde büyümesi devam ederken zayıf olan bu noktalarda zarını delebilmektedir. 2 Endometriyal ko-kültür Bu yöntemde tedaviye başlamadan önceki ay yumurtlamadan sonra rahim içinden alınan bir parça yapay olarak laboratuar ortamında hücre kültürü yapılarak geliştirilir. Embriyolar bu tabakanın üzerine konarak büyümeleri izlenir. Ko-Kültür özellikle 1990´lı yılların başlarında embriyo kültür ortamlarının embriyoları ileri gelişim aşamalarına kadar desteklemedikleri için ortaya atılmış bir yöntem olup bugün araştırma dışında pek kullanılmamaktadır. Ko kültürlerin tekrarlayan tüp bebek başarısızlıkları olan çiftlerde kullanılması ile gebelik oranlarının arttığını gösteren bir çalışma vardırSpandorfer 2003. Bugüne kadar diğer araştırmacılar tarafından benzer sonuçlar yayınlanmamıştır. Çalışmanın en önemli zayıf noktası ise randomize diye tabir edilen grupların rastgele seçilmemiş olmasıdır. Ko kültürlerin popülaritesini kaybetmesindeki en önemli neden son yıllarda kullanılan ve embriyo gelişimini 5-6. güne kadar destekleyen ardışık kültür ortamlarının çıkmış olmasıdır. Bu ortamlarda blastokist aşamasına giden embriyo oranı ko kültür yapılanlardan farksız ve hatta daha iyidir. Biz ko kültürleri hem rutinde hem de başarısız denemeleri olan çiftlerde etkinliği kanıtlanmış olmadıklarından kullanmıyoruz. 3 Embriyo yapıştırma Özellikle ileri yaştaki kadınlarda ve tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı olan çiftlerde embriyo glue adı verilen yapıştırıcının kullanılması ile gebelik oranlarında artma olduğunu gösteren çalışmalar vardır. Biz kendi kliniğimizde yaptığımız iki çalışmada seçilmiş çiftlerdekadın yaşının 39´un üzerinde olması ve tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı embriyo yapıştırıcısının faydalı olduğunu gördük. Bu grup hastalarda kullanımını öneriyoruz. Ancak çiftlerin bunu bir mucize gibi algılamamaları gereklidir. 4 Blastokist kültürü Son dönemlerde geliştirilmiş medium sistemleri kullanılarak embriyo canlılığı laboratuar ortamında daha da uzatılmış ve buna bağlı olarak günümüzde tüp bebek merkezlerinde, daha yüksek gebelik oranlarının elde edildiği 5. ya da 6. gün transferleri yaygınlaşmaya başlamıştır. Buna blastokist transferi adı verilir, Embriyonun ana rahmine tutunmadan önce ulaştığı en son aşamaya blastokişt aşaması denir. Merkezimizde de 500´den fazla blastokist transferi yapılmış ve ikinci-üçüncü gün transferlerine göre daha iyi sonuçlar alınmıştır. Blastokist transferinin avantajları şunlardır – Gelişim potansiyeli daha iyi olan embriyoları seçebilme – Canlılığı yüksek olan daha az sayıda embriyo transfer ederek çoğul gebelik olasılığını azaltması – Embriyo gelişimini daha iyi gözleyebilme – Embriyoları en yüksek gelişim potansiyeline sahip oldukları dönemde yani blastokişt aşamasında döndürebilme – Preimplantasyon genetiği uygulayan merkezlerde trophectoderm blastokiste ait iç hücre tabakaları biopsisi uygulayabilmek ve bu doku embriyonik olmadığı için etik problemleri ortadan kaldırabilmek. – Embriyo canlılığının incelenebileceği metodlara fırsat tanıması. 5 Preimplantasyon genetik tanı Preimpantasyon Genetik TanıPGT, ailesinde genetik hastalıklar olan çiftlerin ya da uygulanan tedavilere cevap vermemiş interfil ailelerin tüp bebek yöntemi kullanılarak sağlıklı bebeğe kavuşmalarını sağlayan yeni bir genetik tanı yöntemidir. Bu teknikte çiftlerden elde edilen embriyolar tek tek incelenerek genetik olarak sağlıklı olan embriyolar anormal embriyolardan ayrılır ve anne adayına genetik olarak normal olduğu saptanan embriyolar transfer edilir. Bu sayede genetik bozukluğu olan çocuğa sahip olma riski yüksek olan çiftler için hamilelik en başından kontrol altına alınmış olur. IVF´de olumsuz sonuçların başlıca sebeplerinden biri kromozom anomalisi dolayısıyla meydana gelen düşüklerdir. Bu nedenle PGT, özellikle ileri yaştaki IVF hastalarına ait oositlerde yüksek oranda kromozom anomalisine rastlanması sebebiyle ileri yaş anne adaylarına önerilmektedir. Ayrıca ülkemizde sıklıkla görülen talasemi ve orak hücreli anemi genetik hastalı kların gebelik öncesi analizi de PGT ile yapılabilmektedir. Gelişen genetik teknikler ve bilgiye ulaşma olanaklarının artması çiftlerin, PGT ve diğer prenatal tanı yöntemleri hakkında sağlık merkezlerine başvurmalarını kolaylaştırmıştır. Asıl amacı aileleri sağlıklı bebeklerine kavuşturmak olan IVF, Preimpantasyon Genetik Tanı´nın uygulanması ile birlikte başarıya ulaşma konuşunda bir adım daha atılmasını sağlamıştır. 6 Embriyo dondurma İnsan gametlerinin ve embriyolarının dondurulmasının tüp bebek pratiğinde büyük önemi vardır. Tüp bebek uygulamalarında çoğul gebelik riskini en aza indirmek için genel yaklaşım en fazla üç embriyo transfer etmektir. Bu durumda akla gelen ilk soru elde edilen fazla embriyoların ne şekilde değerlendirileceğidir. Bu şekilde elde edilen fazla embriyoların dondurulması hastaya hem ekonomik, hem de psikolojik bir avantaj sağlamaktadır. Ayrıca dondurulan embriyolar transfer edileceği zaman hasta herhangi bir tedaviye gereksinim duymamaktadır. Embriyo dondurma işlemi tüp bebek uygulamalarında başarı şansını arttıran bir işlem olarak da değerlendirilebilir. Embriyo dondurma ve çözme işlemi, embriyolar kimyasal maddelerlekriyoprotektan dengelendikten sonra soğutulması ve -196°C sıvı nitrojen içinde depolanması, çözüldükten sonra da krioprotektan ortamından uzaklaştırılarak ileri gelişimi sağlamak için özel kültür ortamlarının içine alınmasıdır. Her iki işlemde çok dikkatli yapılmalıdır. Rutin tüp bebek ve mikroenjeksiyon uygulamalarında embriyo dondurma ile gebelik oranları -25 arasında değişmektedir. Aynı siklusta gebelik elde edebilmiş ve kalan embriyolar dondurulmuş ise bu kez gebelik oranı %40 kadar olmaktadır. Çiftlerden izin belgesi alınarak dondurulan embriyolar Türkiye´de 1997 yılında yürürlüğe giren bir yasa ile üç yıl boyunca sıvı nitrojen içerisinde saklanabilmektedir 7 Tüplerin çıkartılması Tüplerin tıkalı olduğu bazı durumlarda içerisinde sıvı birikmektehidrosalpenks bu durum tüp bebek başarısını %30 seviyesinde azaltmaktadır. Ultrasonografide tüplerin içinin sıvı dolu olduğu saptanırsa tüp bebekten önce laparoskopik tekniği ile tüplerin çıkartılması çiftin gebelik şansı azalmadan deneyebilmesini sağlamaktadır. 8 Mikrodiseksiyon TESE Testislerin içerisinde bulunduğu kese ve her bir testisi çevreleyen tunika albuginea isimli kılıf küçük bir kesi ile açılır. Testis dokusu mikroskop ile incelenerek geniş görülen kısımlardan örnekler alınır. Kesilen bölümler dikilerek işleme son verilir. Bu yöntemin testis dokusuna daha az zarar verdiğini öne süren yayınlar vardır. Cerrahi sperm elde etme yöntemleriyle obstrüktif azospermi olgularının % 100´ünde, nonobstrüktif azospermi olgularının genel olarak %65´inde sperm bulunabilmektedir. Obstrüktif azospermi olgularında spermlerin dondurma çözme işlemi sonrası canlılık oranları ve bu spermlerin kullanımıyla elde edilen gebelik oranları oldukça iyidir. Ancak, nonobstruktif azospermi olgularında elde edilen spermlerin dondurularak saklanması ve sonra tekrar kullanılması tartışmalı bir konudur. Bu hastalardan elde edilen spermlerin önemli bir kısmı yapısal kusurlara sahiptir ve dondurulup çözülme işleminin stresini kaldıramayabilmektedir. Ancak, daha sonraki işlemlerde sperm bulunamaması olasılığına karşı çok seçici bir şekilde uygun spermlerin dondurularak saklanması önerilebilir. Bu grupta mümkün olduğunca taze sperm kullanılmasının başarıyı artırdığı görüşündeyiz. Obstrüktif azospermi olguları için literatürde yedi defaya kadar uygulanan hastalar bildirilmiştir ve bu işlemlerin her defasında sperm elde edilmiştir. Nonobstrüktif azospermi olgularında ise daha önceki TESE´lerde sperm bulunmuş olması koşuluyla 6 defaya kadar TESE yapılan ve sperm elde eidlen hastalar TESE uygulamalarıyla elde edilen gebelik oranları ilk uygulamada elde edilen gebelik oranlarından farklı TESE´de olgun sperm bulunamayan nonobstrüktif azospermi hastalarının % 25´inde ikinci uygulamada sperm bulunduğu bildirilmiştir. Kaynak Amerikan Hastanesi Yardımcı Üreme Teknikleri Bölüm Başkanı Doç. Dr. Bülent Urman
Tüp Bebek gebeliği ve riskli gebelikler İlk 3 aya dikkat Tüp bebek yöntemiyle hamile kalan anne adaylarının gebeliğin özellikle ilk 3 ayında daha dikkatli izlenmesi gerekiyor. Tüp bebeğe başvuran anne adayının gebeliği, ilerleyen yaşla birlikte yaşanabilecek sorunları da gündeme getiriyor. Anneden veya bebekten kaynaklanabilen bu sorunlar ciddi boyutlara ulaşabildiği için takipler büyük bir titizlikle yapılması gerekiyor. Yüksek riskli gebeliklerin görülme sıklığı; her 5 gebelikten biri yüksek riskli gebeliktir. Ancak tüp bebek merkezi gibi referans merkezlerinde bu oran her iki gebelikten birine dek yükselebiliyor. Bir gebelik neden riskli olabilir? Anne adayının kronik bir sağlık sorunu olması, önceki gebelikte riskli gebelik oluşturacak bir tıbbi sorun yaşamış olması, gebelik kaybı öyküsünün bulunması önemlidir. Ayrıca; * 35 yaş üzerinde kromozomal anomalili bebek ihtimali artar. * 17 yaş altında bebekte gelişme geriliği olabilir. * İkiz veya üçüz gebelikte erken doğum ve benzeri çoğul gebelik sorunları ile karşılaşma riski yükselir. * Şeker, guatr, yüksek tansiyon, kalp rahatsızlıkları, kansızlık veya pıhtılaşma sorunları varsa risk artar. Tüp bebek yöntemi ile sağlanan gebelikleri riskli gebelik olarak özellikle gebeliğin ilk 3 ayında evet. Ancak tüp bebek yöntemine bağlı olan ve olmayan riskler var. Genellikle daha ileri yaşlarda sağlanan bu gebeliklerde yaşa ve kişinin eşlik eden genel sağlık sorunlarına bağlı risk artışı daha sık karşımıza çıkıyor. Tüp bebek tedavi programına giren kadınlarda guatr, insülin direnci ve pıhtılaşma sorunları gibi sağlık problemlerinin görülme olasılığı artıyor. Ayrıca kromozom anomalilerine de daha sık rastlanıyor. Genel toplumda kromozom anormalliklerine yüzde 2-3 oranında rastlanırken, tüp bebeğe başvuran çiftlerde bu oran yüzde 5-6 olarak tespit ediliyor. Yani zaten artmış bir risk söz konusu. Bu nedenle gebelik öncesi genetik danışmanlık ve gebelik sırasında genetik bozukluk olasılığına karşı daha dikkatli olunması gerekiyor. İlk 3 ay neden farklı? Embriyo transferi işleminden 12 gün sonra gebelik testi yapılıyor. Bu bekleme sürecinde embriyoların tutunmasını sağlamak için bazı destek tedavileri kullanılıyor. Bu ilaçların bebeğin plasentası oluşana dek bir miktar devam edilmesi gerekiyor. Ancak destek ilaçlara rağmen bu yöntemle sağlanan gebeliklerde erken gebelik kayıpları riski genel toplumdan biraz fazla. ÜST ÜSTE İKİ DÜŞÜK Eğer anne tek düşük yapmış ise yüksek riskli gebelik kapsamına alınmaz. Ancak üst üste iki veya üç düşük yapmış bir kadına doktoru ileri sağlık taramalarını yapmalıdır. Düşük tehdidi tablosu çok erken gebelikte ortaya çıkıyorsa rahim içindeki bebekte ağır bir anormallik olasılığı yüzde 65'lere kadar çıkar. Dolayısıyla gebeliğin düşükle sonuçlanması 'sağlıksız olanın doğal yolla elenmesi mekanizması' olabilir. Ancak eşlik eden sağlık sorunlarının tedavi edilmesi ile sağlıklı bebeğin düşükle kaybedilmesi önlenebilir. Riskli gebelik kategorilerinin ilk sıralarında yer alan çoğul gebeliklerde bebek sayısı arttıkça gebelik süreci kısalmakta ve daha erken doğum olmaktadır. Kuvöz bakımı her zaman başarı öyküleri ile değil bebekte kalıcı sağlık sorunları ile sonuçlanabilmektedir. Riskli gebeliğin belirtileri var mı? Anne adayı bunu anlayabilir mi? Anne adaylarının saptayabileceği bazı risk faktörleri vardır. Özellikle erken uyarı sistemlerine dikkat; Kanama, ağrı ve ateş! İlk 3 ayda bu 3 durum bebek için tehlikeli olabilir. Düşük riski ilk 8 haftada daha fazladır. Ancak vajinal kanama gebeliğin her döneminde acil bir sorundur. Gebeliğin ilerleyen dönemlerinde de aynı belirtilere dikkat edilmesi gerekir. Ayrıca ellerde, ayaklarda ve yüzde şişme ödem, 20. haftadan sonra haftada 400-500 gram veya ayda 2 kg. üstünde kilo alınması; kan basıncının 14/9 veya üstünde olması, gözlerde sinek uçuşması veya görme bulanıklığı gibi belirtiler veya bebeğin daha az oynaması riskli gebeliğe ait ipuçlarıdır. Ayrıca vajinal akıntıların artması, kasık ağrısı, su gelmesi, baş ağrıları, şiddetli bulantı, ağrılı ve sık idrar diğer önemli sağlık sorunlara işaret edebilir. Bu tür durumlarda gebelerin derhal doktoruna haber vermesi gerekir. Erken dönemde gebelik kesesinin rahmin için olduğu, çoğul gebelik mi, çift yumurta ikizi mi gibi kritik soruların cevabını ultrason muayenesi veriyor. Yüksek riskli gebelik ise üç-dört haftada bir yapılacak ultrason ile bebeğin büyümesi izlenir ve olası yapı anormallikleri saptanmaya çalışılır. Bunun dışında gebeliğin 11-14. haftası arasında ikili test ve 'ense kalınlığı' ölçülerek down sendromlu bebek riski saptanır. 16-18 haftalarda anne kanında yapılacak 'AFP ölçümü veya üçlü/dörtlü tarama testi'yle yine kromozomal anomali ve 'nöral tüp defekti' saptanabilir. Ultrason ile anormallik taşıyan bebeklerin büyük çoğunluğu saptanabilir. Kromozom anomalileri açısından risk varsa bebeğin eşinden plasenta biopsi veya içinde yüzdüğü sıvıdan amniosentez örnek almak suretiyle kesin tanı konabilir. Gebelik şekeri, preeklampsi gibi sağlık sorunları için beslenme programları, gereğinde ilaç tedavisi ve anne adayının izlemi yapılmalıdır. Düşük riski ve erken doğum riski varlığında istirahat ve ilaç tedavileri ile oldukça başarılı sonuçlar alınabilmektedir. İkili test nedir? Down sendromu riskini gebeliğin erken döneminde belirler. Bebeğin ense kalınlığı ve baş-popo mesafesi ölçüldükten sonra anneden kan alınır. Görülebiliyorsa burun kemiği ölçülür ve bu bilgilerle birlikte annenin yaşı ve kilosu bilgisayar ortamına aktarılarak 'down sendromu risk belirlemesi' yapılır. Değer 1/250'nin altına indiği zaman, "Acaba bebek down sendromlu mu?" sorusunu getirir ama mutlak değildir. Bu; 249 anne sağlıklı, biri down sendromlu doğuracak anlamına gelir. Üçlü test nedir? 16-22'nci haftalar arasında, anne adayının kanında üç ayrı hormon incelenir. Beraberinde annenin yaşı, gebelik haftası ve kilosu bilgisayara aktarılarak 'down sendromu risk olasılığı' hesaplanır. İkili veya üçlü testte sorun çıkması, bebekte mutlaka down sendromu olduğu anlamına gelmez. Dörtlü test nedir? Amniyosentez nedir? Amniyosentezde; bebeğin içinde bulunduğu amniyon sıvısından örnek alınarak kromozomlarına bakılır. Gebelikte 16-20. hafta arası veya 22. haftada yapılır. İkili ve üçlü test sonuçları down sendromu riski yönünden şüpheli çıkarsa yapılır. Amniyosentez uygulamalarında eskiden kanama, düşük ve enfeksiyon daha sık görülürdü. Bununla birlikte yine de amniyosentez nedeniyle sağlıklı bebek kaybedilebilir. Bu risk 1/200 oranındadır. Testlerin yanılma payı Elbette var. Örneğin ultrason ile anormalllikleri saptama oranı ultrasonu yapan kişinin tecrübesi ve bilgi birikimiyle ve cihazın teknik olanakları ile yakından ilişkili. Ayrıca büyük sakatlıkların yakalanma olasılığı fazla iken ufak anormalliklerin örneğin parmak anomalisi veya yarık dudak atlanması ihtimali daha fazladır. Yanılma payı yüzde 5-20 arasında değişir. İkili test ve ilk 3 ay ultrason taraması şu an için en yüksek tespit oranlarına sahip olmakla birlikte anomali riski hiçbir zaman sıfır düzeyine indirilememektedir. Gebeliğin değişen dönemlerinde taramalara devam edilmesi bu anlamda önem kazanıyor. Anne adayının sağlık sorunlarına bağlı riskli gebeliklerde iyi klinik yönetim ile gebelik daha sağlıklı geçirilebilir. Ancak yaşamla bağdaşmayan veya yaşamı sırasında çok ağır sorunlara neden olabilecek anormallik taşıyan gebeliklerde tedavi söz konusu değildir. Gebelik sonlandırılmalıdır. Daha önce riskli gebelik geçiren bir kadının bunu tekrar yaşama olasılığı yüksekir. Örneğin anne daha önce down sendromlu bir bebek doğurmuş ise yaşına bağımlı olmaksızın tekrar aynı sorunlu bebek doğurma olasılığı artar. Anne diyabet hastası ise her gebelik risklidir veya annede kan uyuşmazlığı varsa bu problemin bir sonraki gebelikte tekrarlama riski yüksektir. Annede tansiyon yüksekliği ve böbrek yetmezliği varsa yine bu her gebelik için risk oluşturur. Tüp bebek gebelikleri, gebelik öncesi anne adayının tam bir sağlık taraması bu kişilerde yapılıyor. Aslında gebelik öncesi danışmanlık herkes için çok önemlidir. Aile hekiminizin de yapabileceği kan grubu, kan sayımı, guatr, şeker, bulaşıcı hastalıklara karşı bağışıklık ve tam idrar tahlilleri yol gösterici olacaktır. Folik asit, suda çözünen bir B vitamini türüdür. Türk mutfağında aslında folik asitten zengin birçok besin var. Örneğin ıspanak, marul, limon, kavun, dana eti, portakal ve domates gibi besinlerde bolca folik asit bulunuyor. Ancak besinlerden alınan miktar yeterli olmayabileceğinden mutlaka aşırı olmayan dozlarda ek folik asit alınmasını öneriyoruz. Toplumumuz için B 12 ve demir eksikliği de dikkatli olunması gereken sorunlar Op Dr Keleş / Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı / İrenbe Gönderiyi Paylaş
Bir düşük tipi olan kimyasal gebelik, hamilelik gibi belirtilerle ortaya çıkıyor. Peki bu kimyasal gebelik belirtileri neler, neden meydana geliyor merak ediyor musun? Hepsini öğrenmek için yazımızı okuyabilirsin. Kimyasal gebelik nedir? Kimyasal gebelik, düşük çeşitlerinden birisidir. Sessiz düşük olarak da bilinen bu sorun, döllenmenin gerçekleşmesine rağmen yumurtanın olması gerektiği gibi gelişememesi ya da rahime yerleşememesi nedeniyle oluşur. Yani yumurta henüz embriyo bile olamadan vücuttan atılır. Genellikle hiçbir belirti olmadan, küçük bir kanamayla atıldığı için “sessiz düşük” ismini almıştır. Bu kanama gebeliğin çok erken zamanında olduğu düşük ihtimali her zaman düşünülemeyebilir. Bazen bu durumun yerleşme kanaması ile karıştırıldığı da söz konusudur. Kimyasal gebelik zaman zaman dış gebelik ile de karıştırılır. Ama dış gebelikte yumurta döllenip embriyo halinde rahmin dışında bir yere yerleşirken, kimyasal gebelikte yukarıda da bahsettiğimiz gibi yumurta tutunamadan vücuttan dışarı çıkar. 12 Soruda Dış Gebelik Hakkında Merak Ettiğin Her Şey! Yaşanan tüm gebeliklerin %70’inin sessiz düşük ile sonlandığı tespit edilmiş. Böyle bir durum da var Hamilelikte Düşük Nasıl Olur, Belirtileri ve Nedenleri Neler? Kimyasal gebelik neden olur? Döllenen yumurta herhangi bir sebeple sağlıksız olması. Bu yüzden yumurta sessiz düşük yoluyla vücuttan atılır. Buna bir nevi doğal seleksiyon diyebiliriz. Anne veya babada genetik bir rahatsızlık olması, Annede bir endokrin hastalığı olması tiroit, şeker hastalığı gibi, Anne yaşının 35’ten büyük olması Riskleri ve Tüm Yönleriyle Geç Gebelik, Annedeki pıhtılaşma ve enfeksiyon sorunları, kimyasal gebelik nedenleri arasında. Bunlardan dolayı riski düşürmek için hamilelikten önce muhakkak doktor kontrolleri ve gerekli testleri yaptırman faydalı olur. Kimyasal gebelik belirtileri neler? ”Kimyasal gebelik olduğunu nasıl anlarız?” sorusuna açıklık getirelim. Kimyasal gebelik esnasında adet gecikir, yapılan gebelik testi de pozitif çıkar. Çünkü vücut gebelik hormonu olan Beta-HCG’yi üretmeye devam eder. Bu yüzden hem kanda hem de idrarda hormon görülür ve hamilelik düşünülür. Peki “Kimyasal gebelikte kese olur mu?” Hayır, yapılacak vajinal ultrasonda gebelik kesesi ya da plasenta görülmez. Böylece kimyasal gebelik söz konusu olabilir. Bu durumu takiben hafif lekelenme ya da pıhtı şeklinde bir kanama görülür. Bu genellikle kafaları karıştırsa da gebeliğin çok erken bir döneminde görüldüğü için düşük düşünülmeyebilir. Ayrıca bu kanama üstüne görme ile de karıştırılabilir. Bu yüzden genelde kimyasal gebelik yaşandığı bile anlaşılmaz. “ Kimyasal gebelik kaç günde sonuçlanır?” soruna da cevap verelim. Düşük kanaması yaklaşık 3-4 gün sürebilir. Zamanla vücuttaki BHCG hormonu da normal seviyeye döner. Kanamadan sonra kimyasal gebelik tedavisi adına kürtaj gibi bir işleme ihtiyaç duyulmaz. Çünkü kanama ile yumurta tamamen vücuttan atılır. Kimyasal gebelik yaşamamak için ne yapmalı? “Kimyasal gebelik nasıl önlenir?” diye merak ediyorsun, değil mi? Kimyasal gebelik yaşamamak için yapılacak bir tedavi aslında yok. Bu genellikle embriyoyla alakalı bir sorundan kaynaklandığı için önlemenin net bir yolu söz konusu değil. Ancak hamile kalmadan önce doktor kontrollerini yaptırarak enfeksiyon, pıhtılaşma ya da tiroit gibi problemlerinin tedavisini yaptırırsan riski azaltabilirsin. Kimyasal gebelik yaşayıp sonra hamilelik nasıl olur? “Kimyasal gebelikten sonra ne zaman hamile kalınır?” sorusunu cevaplayalım. Kimyasal gebeliğin ardından istenen herhangi bir dönem hamile kalınabilir. Kimyasal gebelik yaşayanlar genelde “Bir daha çocuk sahibi olamayacağım!” korkusu yaşıyor. Ancak böyle bir durum söz konusu değil. Çünkü bu sorun embriyoda gelişiyor. Yani kimyasal gebelik demek kısırlık demek değil. Kimyasal gebelik sonrası vücuttan sağlıksız embriyo atıldığı için beklendiği gibi bir gebelik yaşamak daha mümkün hale gelebilir. Nasıl Hamile Kalınır? Hamile Kalmak İçin Ne Yapmalısın? Anneysen annelerinin sorularına gelen cevapları oku Kimyasal gebelikten sonra kolay hamile kalınır mı? Kimyasal gebelik normal gebeliğe döner mi? Hayır, döllenen yumurta rahime tutunmadan vücuttan atılacağı için böyle bir durum söz konusu değil. Kimyasal gebelik sonrası adet düzeni nasıl olur? Kimyasal gebelik geçirenler adet döngülerinde ya da üreme sistemlerinde bir sorun yaşamazlar. Ayrıca yumurtlama sürecinde herhangi bir değişime neden olmaz. Vücuttaki bhcg oranı düşünce adet dönemi de eski haline geri döner. Kimyasal gebelik tekrarlar mı? Evet, kimyasal gebeliğin tekrar etme olasılığı var. Ancak bu öngörülebilen bir durum değil. Tekrarlayan kimyasal gebelikler olduğu gibi bir kimyasal gebelik yaşayıp ardından hemen hamilelik yaşayanlar da var. Tüp bebekte kimyasal gebelik neden olur? Prof. Dr. Deniz Ulaş, tüp bebekte kaliteli embriyo transfer edilmesine rağmen ne yazık ki kimyasal gebelik oluşabileceğini söylüyor. Çünkü embriyo dışarıdan bakıldığında kaliteli olsa bile genetik olarak sağlıklı olmayabilir. Ya da embriyonun rahime tutunma mekanizmaları sağlıklı ilerlemeyebilir. Yani, tüp bebekte kimyasal gebelik olmayacağının bir garantisi yok. Doğal yolla olan gebelikte kimyasal gebelik ihtimali ne kadar ise tüp bebekte de kimyasal gebelik olma ihtimali o kadar. Tekrarlayan kimyasal gebelik yaşanması durumunda en uygun yaklaşım; tüp bebek öncesi gerekli testlerin ve araştırmaların yapılması, gerekirse diğer tüp bebek denemesinde preimplantasyon genetik tanı PGD yapılmasıdır. Bu sorunla karşılaşmamak için güvenilir, işinin uzmanı tüp bebek merkezleriyle iletişime geçmen daha faydalı olur. Bu önerilere bakabilirsin Türkiye Genelinde En Çok Tercih Edilen 10 Tüp Bebek Merkezi Kaynakça ve İleri Okuma Bebeğinizi Beklerken Sizi Neler Bekler?-Heidi Murkoff Bu içerikte yer alan bilgiler hiçbir şekilde doktor tavsiyesi yerine geçmez.
Cerrahi sperm arama PESA, PTSA, TESE Erkeğin menisinde hiç sperm olmaması durumunda azospermi mikroenjeksiyon işleminde kullanılacak olan spermin testislerden alınması gündeme gelmektedir. Bu uygulamanın başlaması ile erkek kısırlığı konusunda devrim yaşanmıştır. Tıkanıklığa bağlı azospermi olgularında kanalların içine ince bir iğne ile girilerek sperm aranır PESA. Bu tür olgularda kendi kliniğimizde sperm bulma oranımız % Tıkanmanın olmadığı durumlarda işe problem daha karışıktır. Bu durumlarda erkek yumurtalığının çeşitli bölümlerinde çok kısıtlı da olsa bir üretim söz konusu olabilmektedir. Yumurtalığın çeşitli bölümlerinden çok sayıda küçük parça alınarak bu parçaların içerisinde sperm hücresi aramak gerekmektedir. Parçalar iğne ile PTSA ya da açık cerrahi ile alınabilir TESE. Bu teknikle hastaların yaklaşık %60''ında sperm bulunabilmektedir. Üretim bozukluğuna bağlı azospermi olgularında gebelik oranlan biraz daha düşüktür. Destekli Yuvalanma Assisted Hatching Tüp bebek merkezlerine başvuran çiftlerin yarısından fazlası embryo gelişmesine rağmen gebelik olmamaktadır. Döllenme olmasına rağmen gebelik oluşmamasının kaynağı muhtemelen embryonun rahime yerleşme safhasındadır. Embrıyonun rahim içine yerleştirilmesini takiben değişik olaylar oluşmaktadır olarak embryo bölünmeye ve büyümeye devam etmekte belli bir boya erişince kendisini çevreleyen zarı zona pellusid yırtarak endometrium olarak adlandırılan rahim içindeki dokunun derinliklerine yerleşerek büyümesine burada devam etmektedir. Gebeliğin oluşmamasının en önemli nedeni embryonun bu zarı yırtarak dışarıya çıkamaması ve dolayısı ile rahim duvarına yerleşememesi olduğu kabul edilmektedir. Bu problemi çözmek için embriyoyu, çevreleyen bu zarda embriyo transferi işlemi öncesi kimyasal veya mekanik yöntemlerle küçük bir delik açılarak embryonun bu zarı yırtması ve rahim duvarına yerleşmesi sağlanmakta Yapılan bilimsel çalışmalar bu yöntemle gebelik oranlarında hissedilir bir yükselme olduğunu göstermektedir. Bu teknik kısaca şu şekilde uygulanmaktadır ilk olarak embryo mikroskobik bir tüp yardımı ile duvarından emilerek sabitleştirilmekte daha sonra yine mikroskobik bir iğne ile embryo duvarından teğet geçilerek iki noktada delik açılmaktadır. Embryo rahim içinde büyümesi devam ederken zayıf olan bu noktalarda zarını delebilmektedir. Preimplantasyon Genetik Tanı PGT Preimpantasyon Genetik Tanı PGT, ailesinde genetik hastalıklar olan çiftlerin ya da uygulanan tedavilere cevap vermemiş infertil ailelerin tüp bebek tedavisi kullanılarak sağlıklı bebeğe kavuşmalarını sağlayan yeni bir genetik tanı yöntemidir. Bu teknikte çiftlerden elde edilen embryolar tek tek incelenerek genetik olarak sağlıklı olan embriyolar anormal embriyolardan ayrılır ve anne adayına genetik olarak normal olduğu saptanan embriyolar transfer edilir. Bu sayede genetik bozukluğu olan çocuğa sahip olma riski yüksek olan çiftler için hamilelik en başından kontrol altına alınmış olur. tüp bebek tedavisinde olumsuz sonuçların başlıca sebeplerinden biri kromozom anomalisi dolayısıyla meydana gelen düşüklerdir. Ayrıca ülkemizde sıklıkla görülen talasemi ve orak hücreli anemi genetik hastalıkların gebelik öncesi analizi de PGT ile yapılabilmektedir. Gelişen genetik teknikler ve bilgiye ulaşma olanaklarının artması çiftlerin, PGT ve diğer prenatal tanı yöntemleri hakkında sağlık merkezlerine başvurmalarını kolaylaştırmıştır. Asıl amacı aileleri sağlıklı bebeklerine kavuşturmak olan tüp bebek, Preimpantasyon Genetik Tanı'nın uygulanması ile birlikte başarıya ulaşma konuşunda bir adım daha atılmasını sağlamıştır. Blastokist Transferi Son dönemlerde geliştirilmiş medium sistemleri kullanılarak embryo canlılığı laboratuvar ortamında daha da uzatılmış ve buna bağlı olarak günümüzde tüp bebek merkezlerinde, daha yüksek gebelik oranlarının elde edildiği 5. ya da 6. gün transferleri yaygınlaşmaya başlamıştır. Buna blastokist transferi adı verilir, embryonun ana rahmine tutunmadan önce ulaştığı en son aşamaya blastokist aşaması denir. Blastokist transferinin avantajları şunlardır • Gelişim potansiyeli daha iyi olan embryoları seçebilme• Canlılığı yüksek olan daha az sayıda embryo transfer ederek çoğul gebelik olasılığını azaltması• Embryo gelişimini daha iyi gözleyebilme• Embryoları en yüksek gelişim potansiyeline sahip oldukları dönemde yani blastokişt aşamasında döndürebilme• Preimplantasyon genetiği uygulayan merkezlerde trophectoderm blastokiste ait iç hücre tabakaları biopsisi uygulayabilmek ve bu doku embryonik olmadığı için etik problemleri ortadan kaldırabilmek.• Embryo canlılığının incelenebileceği metodlara fırsat tanıması. Embryo Dondurma İnsan gametlerinin ve embryoların dondurulmasının tüp bebek tedavisinde büyük önemi vardır. Tüp bebek tedavilerinde çoğul gebelik riskini en aza indirmek için genel yaklaşım en fazla iki embryo transfer etmektir. Bu durumda akla gelen ilk soru elde edilen fazla embriyoların ne şekilde değerlendirileceğidir. Bu şekilde elde edilen fazla embriyoların dondurulması hastaya hem ekonomik, hem de psikolojik bir avantaj sağlamaktadır. Ayrıca dondurulan embriyolar transfer edileceği zaman hasta herhangi bir tedaviye gereksinim duymamaktadır. Embriyo dondurma işlemi tüp bebek tedavilerinde başarı şansını arttıran bir işlem olarak da değerlendirilebilir. Embriyo dondurma ve çözme işlemi, embriyolar kimyasal maddelerle krıyoprotektan dengelendikten sonra soğutulması ve -196°C sıvı nitrojen içinde depolanması, çözüldükten sonra da krioprotektan ortamından uzaklaştırılarak ileri gelişimi sağlamak için özel kültür ortamlarının içine alınmasıdır. Her iki işlemde çok dikkatli yapılmalıdır. Rutin tüp bebek ve mikroenjeksiyon tedavisinde embriyo dondurma ile gebelik oranları -25 arasında değişmektedir. Aynı siklusta gebelik elde edebilmiş ve kalan embriyolar dondurulmuş ise bu kez gebelik oranı %40 kadar olmaktadır. Çiftlerden izin belgesi alınarak dondurulan embriyolar Türkiye'de 1997 yılında yürürlüğe giren bir yasa ile üç yıl boyunca sıvı nitrojen içerisinde saklanabilmektedir. Endometriyal ko-kültür Bu yöntemde tedaviye başlamadan önceki ay rahim içinden alınan küçük bir parça endometrial biopsi yapay olarak laboratuvar ortamında hücre kültürü yapılarak geliştirilir. Embriyolar bu hücre tabakasının üzerine konarak büyümeleri izlenir. Ko-kültür özellikle 1990 lı yılların başlarında embriyo kültür ortamlarının embriyoları ileri gelişim aşamalarına kadar desteklemedikleri için ortaya atılmış bir yöntem olup bugün araştırma dışında pek kullanılmamaktadır. Ko-kültürlerin tekrarlayan tüp bebek başarısızlıkları olan çiftlerde kullanılması ile gebelik oranlarının arttığını gösteren bir çalışma vardır Spandorfer 2003. Bugüne kadar diğer araştırmacılar tarafından benzer sonuçlar yayınlanmamıştır. Çalışmanın en önemli zayıf noktası ise randomize diye tabir edilen grupların rastgele seçilmemiş olmasıdır. Ayrıca gebelik oranlarını artırıcı etkinin ko-kültüre mi yoksa rahim içinde oluşturulan kontrollü travmaya mı bağlı olduğu tartışmalıdır. Ko-kültürlerin popülaritesini kaybetmesindeki en önemli neden ise son yıllarda kullanılan ve embriyo gelişimini 5-6. güne kadar destekleyen ardışık kültür ortamlarının çıkmış olmasıdır. Bu ortamlarda blastokist aşamasına giden embriyo oranı ko-kültür yapılanlardan farksız ve hatta daha iyidir. Embriyo yapıştırma Özellikle ileri yaştaki kadınlarda ve tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı olan çiftlerde embriyo glue adı verilen yapıştırıcının kullanılması ile gebelik oranlarında artma olduğunu gösteren çalışmalar vardır. Biz kendi kliniğimizde yaptığımız iki çalışmada seçilmiş çiftlerde kadın yaşının 39'un üzerinde olması ve tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı embriyo yapıştırıcısının faydalı olduğunu gördük. Bu grup hastalarda kullanımını öneriyoruz. Ancak çiftlerin bunu bir mucize gibi algılamamaları gereklidir.
Anasayfa » Kısırlık Oranları ve Tüp Bebek Tedavisi İlk tüp bebek 1978 senesinde dünyaya gelmiştir. O zamandan itibaren tüp bebek tedavileri baş döndürücü bir hızla gelişmektedir. Her geçen gün ilerletilen yöntemler ve geliştirilen tekniklerle tüp bebek tedavileri büyük bir başarı oranı yakalamıştır. Gebelik oranları gittikçe arttırılmıştır. Ancak buna bağlı olarak da yaşam koşulları ve çeşitli faktörlerle kısırlık oranları da artmaya Sağlık Örgütü’nün DSÖ ortaya koyduğu bildiri, 100 sene önce sperm sayısı mililitrede 100-120 milyon idi. Ancak günümüzde sperm sayıları 15 milyona kadar yüz çiftten 15’i kısırlık problemi ile karşı karşıyaKısırlık sorununda çevre faktörlerin büyük önemi faktörler arasında hava, su ve çevre kirliliği gibi dış etkenler oldukça büyük rol oynar. Bunun dışında besinlerin ve maruz kalınan zararlı maddelerin de kısırlığa yol açtığı dışında obezite de çağımızın hastalığı olarak tanımlanmakta. Obezite, kısırlığa sebep olan bir diğer sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sebeple de kısırlık oranları artış göstermektedir. Kişinin vücudundaki 10 kilo fazlalık dahi, gebelik şansını dışında sigara gibi zararlı alışkanlıklar gebeliğin oluşması önündeki bir diğer engeldir. Sigara yumurtalık rezervlerini azaltır. Erkeklerde ise spermin sayısını ve kalitesini düşürmektedir. Bunların ötesinde cinsel yolla bulaşan hastalıkların kadınlarının tüplerinin tıkanmasına sebep olmaktadır. Bu sebeple de kısırlık sorunu sorunu %15 görülme oranına sahiptir. Sağlık bakanlığı bilgilerine göre ülkemizde neredeyse 2 milyon çift, kısırlık sorunu ile karşı karşıya. Gebe kalamama, kısırlık; bir sene boyunca düzenli ve korunmasız cinsel ilişkide bulunulmasına rağmen gebe kalamama olarak olarak her beş çiftten biri gebe kalmakta zorlanır ya da gebe kalamaz. Bu çiftlerin büyük bir bölümünde kısırlık sebebi tespit edilebilirken, yüzde 10’luk bir bölümünde kısırlığın sebebi açıklanamaz. Bu çiftlere ’açıklanamayan kısırlık’’ teşhisi organlarında herhangi bir problemi olmayan anne ve baba adayının her ay gebe kalma şansı %20-25 olmaktadır. Bir yılın sonunda ise bu oran %90’a sebepleri nelerdir?Kısırlık sorunun sebepleri kimi zaman oldukça kolay bir şekilde tespit edilebilir. Ancak bazı çiftlerde sorunu bulabilmek oldukça sahibi olmakta güçlük çeken ailelerin %45’inda sorun erkek kaynaklı olurken, %45’inde kadın kaynaklıdır. Geriye kalan yüzde 10’luk oranda ise ise kısırlık sebebi koşullarında çiftlerin evlenme yaşlarını geciktirmeleri, çocuk sahibi olma yaşının ileri zamanlara ertelenmesi gibi sebeplerle kadınlar doğurganlıklarını fark etmeden kaybedebilmektedir. Kadınların doğurganlık yaşı 24-35 olarak kabul edilir. 35 yaşından sonra ise bu oran hızla düşer, kadın doğurganlığını kaybetmeye saatin ilerlemesiyle gebelik şansı git gide azalır. Yaşın ilerlemesi ile doğru orantılı olarak yumurta sayısı azalır. Gebelik sağlansa dahi düşük ile sonuçlanabilir. Bunun sebebi de yumurtaların kalitesinin de azalmasıdır. 20 yaşındaki bir kadın ile 25 yaşındaki bir kadının gebeliği arasında büyük farklar yoktur. Ancak 25 yaşındaki bir kadın ile 35 yaşındaki bir kadının gebelikleri oldukça kısırlığı sebepleri arasındaFallop tüplerinin tıkalı olması,Rahimdeki doğumsal anormallikler,Miyom, polip gibi yapılar,Rahim içi yapışıklıklar,Geçirilmiş cerrahi girişimler kaynaklı kısırlık sebepleri arasında ise en yaygınlarıSperm sayısının yetersiz olması,Sperm hareketliliğinde eksiklik,Sperm kalitesinin kötü olması,Sperm şekil ve morfolojik sorunları ilişki sıklığı Bebek sahibi olmak isteyen çiftler düzenli olarak, korunmadan cinsel ilişkiye girmelidir. Cinsel ilişki için uygun bir sayı yoktur. Ancak haftada en az 3 defa cinsel ilişki Cinsel ilişkinin düzenli olmasının yanı sıra, zamanlaması da oldukça önem teşkil eder. Özellikle yumurtlama günlerinde gebelik şansı daha dışında stres gibi dış faktörler de gebelik şansını olumsuz bir şekilde etkiler. Stres doğrudan hormonları etkiler. Bu da gebelik şansında bir etkiye neden bebek tedavilerinde başarı oranı nedir?Sağlıklı bir ve herhangi bir problemi olmayan bir anne ve baba adayının bir ayda hamilelik sağlama şansı % 20-25 olmaktadır. Bu oran tüp bebek tedavileri ile %60’a kadar bu yüksek başarı oranlarına rağmen, hiçbir yardımcı üreme yöntemi yüzde yüz başarı garantisi bebek tedavilerinde başarıyı hangi faktörler etkiler?Tüp bebek tedavilerinde başarıyı etkileyen birçok faktör vardır. Bu faktörlerKadının yaşı,Kısırlığa sebep olan faktör ya da faktörler,Tüp bebek merkezinin imkanları,Tüp bebek merkezinin başarı oranları ve laboratuar koşulları,Embriyo transfer,Doktorun ve ekibinin tecrübesi, donanımı olarak durumunda tek çözüm tüp bebek mi?Bir sene süresince, doğal yöntemlerle gebe kalınamıyor ise, bir sene boyunca düzenli ve korunmadan cinsel ilişkide bulunulmuş ise bir sorun var demektir. Çiftler zaman kaybetmeden bir doktora görünmelidir. Şayet kadının yaşı ilerlerse tüp bebek tedavisinde gebelik şansı da azalmaktadır. Çocuk sahibi olamayan her çifte tüp bebek tedavisi uygulanmaz. İlk olarak çift muayene edilir, araştırılır. Sorun tespit edildikten sonra hangi yöntemlerin çift için uygun olacağına karar verilir. Şayet tüp bebek tedavisinden önce daha kolay ve basit yöntemlerle gebe kalma şansı varsa, bunlar denenir. Bu yöntemlere örnek olarak ’aşılama’’ verilebilir. Aşılama tedavisi ile gebelik sağlanamayan çiftlerde ise tüp bebek tedavisine başlanır. Aşılama yöntemi, tüp bebek tedavisinden daha kolay ve daha ekonomik bir yöntem olduğu için bu tedaviden sonra tüp bebeğe geçilir. Ancak burada önemli olan çiftin sorunun ne olduğudur. Şayet kadının yaşı ilerlemiş ise ya da kısırlık sorunu tüp bebek haricinde çözülemiyor ise zaman kaybedilmeden tüp bebek tedavisine anne adayının tüpleri tıkalı durumda ise, aşılama yöntemini denemek oldukça gereksizdir. Şayet erkek adayda sperm tespit edilemiyor ise, kadında yumurtalık rezervleri iyi durumda değil ise tüp bebek tedavi yöntemlerine başvurulur.
tüp bebekte kimyasal gebelik oranı